2 Eylül 2013 Pazartesi

"Ölür ki Bu" ve Cruel City


Yazının içeriği ve başlık pek bir uyumsuz olsa da daha iyi bir fikir bulamadım......

Kız kardeşimle film izlemek aslında tam bir sorun, benim dizi ve film arkadaşım sevgili kız kardeşim tuhaf bir şekilde (artık içine mi doğuyor ne oluyorsa) filmlerin en kilit noktalarını tahmin ediyor. Hatta sonlarını bile. Artık bizi şaşırtan ya da çok etkileyen bir yapım bulamama sebebimiz sanırsam bu.

Aşağıda bahsedeceğim film ve dizileri izlememdiyseniz, çok fena spo yiyebilirsiniz şimdikten uyarayım, yazının kalanını okumayınJ

Birkaç örnek vermem gerekirse Shut up flower boy band dizisini izlemeye başladığımız zaman ilk bölümde Lee Min Ki’nin oynadığı karaktere esas oğlan bu değil ki dedi. Bence bu çocuk çok yaşamaz dedi. Diziyi izleyenler ne olduğunu biliyor.


Yine Return to Base filmini izliyoruz film başladı Rain’in yakın arkadaşı için Sisten şöyle bir yorum geldi “Bu adam çok iyi be, üstelik aşık ve mutlu hiçbir şansı yok gözleri toprağa bakıyor, uçağı düşer bunun.”

Birde Sisin çok ünlü bir şöförü var. Bu şöför her aracı kullanabiliyor, uçak, helikopter, yat, araba hatta tren ve metro bile. Herneyse ne zaman sokakta son model güzel bir araba görse şoförüne veryansın eder. “Kaç kere dedim bu arabayı buraya parketme diye.” Birde filmlerde rol alır bu şoför, ne zaman bir film ve dizide araba çarpma sahnesi varsa o arabayı Sisin şoförü kullanıyordurJ

Film ve dizilerde bir araba çarpma sahnesi olsa Sis cadı kahkahasını atarak “benim şoför” der. Ya da sahne gerçekleşmeden önce “nerde kaldı bu şoför” der. Der demez de bir çarpma sahnesi izleriz. Nasıl yapıyor bende bilmiyorum.

Her neyse bir keresinde One Day filmini izlemek için 5 kişilik bir grup sinemaya gittik. Sis yine pis pis sırıtıp araba çarpacak dedi. Kuzi ve ben alışığız ama diğer iki arkadaş şok oldu. Filmden sonra daha önce izlemişmiydiniz diye sordular. Hayır, ilk kez izliyorduk ama Sisin deyimi ile “ben bu senaristlerin ciğerini biliyorum”. 

Aslında Sis izlediğimiz hiçbir dizinin ve ya filmin konusunu bilmez. Dizi ve filmleri ben bulur indirir tv de izlenecek şekilde convertlerim. Sonrasında Sise çekyatına uzanıp izlemek kalır. Bir film veya dizi izleyeceksek, Sis sadece kim oynuyor ve türü ne diye sorar.



Misal Reply 1997 izliycez aramızda geçen diyalog

Sis: kim oynuyor?
Ben: Love Rain dizisindeki çocuk var ya
Sis: Bebek mi?( jang Geun Suk’dan bahsediyor)
Ben: Hayır hayır onun arkadaşı rolündeki
Sis: (gözleri parlayarak) doktor mu?
Ben: Yok O’da değil hani var dı ya şişman ve gözlüklü, sonrasında rockçı olarak gelen.
Sis: (hayal kırıklığı ile)Bari
babası diyeydin adam en azından karizma.
Ben: Çocuk burda zayıf hem kadroda Princess Man’deki ikinci adam da var iyidir iyi. Romantik komedi zaten.
Sis: (Surat düşmüş bir halde) İyi bir bakalım bari.

Sonrasında Reply 1997 bizim için özel diziler arasına girdi. Çok sevdik, Seo In guk ise beğendiğimiz beylerden biri oldu.

İşte kız kardeşim ile dizi izlemek böyle oluyor. Gelelim asıl konuya, geçenlerde Cruel City’yi izledik. Bölümlerinin tamamlanmasını beklediğim dizilerden biriydi. Bu yazıyı yazmamın sebebi, çünkü Sis yine yaptı yapacağını ve dizinin başında bu kız ölür dediJ Diziyi izleyenler bilir ne olduğunu. Diziyi genel itibari ile beğendik, güzeldi bol aksiyon vardı. Finali biraz daha iyi olabilirdi ama kore dizilerinde iyi final pek yapamadıklarından fazla gocundurmadı bizi. İyiydi iyi uzun zamadır şöyle aksiyonlu bir dizi izlememiştik. İris’ten beri.

Benim için İris’in yeri ayrıdır şimdiye kadar onu geçecek bir dizi yapılmadı (aksiyon bakımından). Böyle sürükleyici, entrikalı ve aksiyonlu diziler sıralamasında İris hala bir numarada.



Şöyle anlatayım bu katagoriye giren ilk dizi Green Rose’du. Romantizm biraz daha arka plandaydı. Daha çok entrika ve intikam ağırlıklı bir dramaydı. Monte Kristo Kontu’nu severim işte onun kore versiyonuydu.


Sonrasında izlediğim Time Between Dog And Wolf sıralamaya tepeden inmişti. Ne diziydi be her bölümü merakla izlerdik. Öyle ki babamla birlikte izliyorduk ve babam gelmeden yeni bölüme başlıyamıyordukJ  Bu katagoride en sevdiklerimden biridir.


İris ise Time Between Dog And Wolf’ u yerinden eden dizi olmuştur. İris’i yine babamla izlemiştik ve yine her bölümünü heyecanla bekliyorduk. Her neyse İristen sonra birçok yapım izledik ama dediğim gibi hiçbirini İris ya da T.B.D.A.W gibi heyecanla beklemedik. Ne Athena’yı, ne Plan B’yi, ne de City Hunter. Hepsi iyi yapımlardı ve oyuncu kadroları süperdi ama hiçbiri benim için bahsettiğim iki dizi kadar sürükleyici değildi. İris 2’yi henüz izlemedim ama onun da İrisi geçebileceğini zannetmiyorum.





İşte en son Nine: Time Travelling Nine Times dizisi bizi bu kadar heyecanlandırıp merak ettirmişti. Ama Nine’ı yukarıdaki katagoriye sokmuyorum soksam ilk üçe girecek bir dizi ama Nine daha çok Romantik, Fantastik macera kıvamındaydı. Çok güzeldi yaa.





Cruel City diyordum, işte bu dizide sıralamada ilk üçe girdi. Benim gibi aksiyon severlere tavsiye edilir. Dizinin oyuncularından bahsedecek olursak hepsi sevdiğim oyunculardı.
Nam Gyu Ri




Nam Gyu Ri dizinin esas kızı, hatunlarla fazla işim olmasa da bu hatun sevdiklerimden biri. Bana göre güzel bir hatun, izlediğim iki dizisinde de(Haeundae Lovers ve 49 Days, Death Bell filminde de oynamş ama ben hatırlamıyorum) kendilerini beğenmişimdir. 




Lee Jae Yoon


Lee Jae Yoon dizinin diğer bir başrolü, ikinci adam diyemiycem çünkü tam olarak öyle bir durum gelişmedi. Bu bey benim için yeni bir yüz sadece Yawang’ da izlemiştim.







İşte takıldığımız takımlarından
 biri. Kendisini en renkli giyinen
mafya elemanı seçtik 
Yoon Hyun Min (Soo)
Yoon Hyun-min dizide dikkatimizi çeken başka bir bey. Hani dikkat çekmiycek gibi değil giydikleri yeterdi. Renkli pantolonları ve değişik takımları (gemi işlemeli takım mı olurmuş) ile çok takıldığımız, ona bir şey olacak diye Sisin ödünün koptuğu, tüm dizi boyunca “öldürecekler çocuğumu” diye üzüldüğü yan karakter. Doktorun en iyi arkadaşı ve sağ kolu Soo
Sis'e özel Soooooo






Jung Kyung Ho dizideki rolü ile Doktorun oğlu yani esas oğlanımız(Bilinçli olarak sona bırakılmıştır, yazımın dağıttığım kişisi) Severiz keratayı, ilk izlediğim korelilerden biridir. Kendilerini en sevdiğim yapımlardan biri olan I'm Sorry, I Love You ile tanımıştım. Bu çocuk benim için sonsuza kadar Yuna olarak kalacak çünkü gerçek adını hatırlamak zor oluyorJ




Ezik Yuna
I'm Sorry I Love You
(MiSa)
Herneyse MISA’ dan sonra bir kaç yapımda daha izledim. Genelde hepsini sevdim zaten buna güvenerek diziyi izlemeye başladık. Aşağıda izlediğim yapımlarla ilgili bazı sahneler koydum. Bazılarını ise çöplüğe attım

Misa en sevdiğim dramalardan biridir 5 defa felan izledim galiba, hatta hatrına şimdi Türk versiyonunu izliyoruz. 
Ana kuzusu, şımarık velet








Herb bildik bir kore dramasıydı,

 filmdeki yakışıklı prensimiz ve 
saf polis memurumuz





Yukarıda bahsettiğim ve benim çok sevdiğim dizilerden biri olan Time Between Dog and Wolf'dan bir sahne. Sevdiğim kardeşler düşman oluyor. Jun Ki ile birlikte.




Ve işte favorilerimden biri daha Smile, You, çok bölümlü bir aile dizisi, oldukça da eğlenceli evet bunun da özeti var :)

Bu diyalog bana çok anlamlı gelmişti sırf
onun için paylaşıyorum
Smile, You










Orantısız gözler, parşömen vücut. Gözler için bir şey
diyemiycem ama kesinliklle vücut konusuna katılıyorum




                
Runaway Turtle ilk kez kötü adam olarak izledim. Ve top sakal bu adama yakışıyor dediğim bir yapım.













The Great Gye Choon Bin, oldukça eğlenceli bir filmdi Çatlak psikolog ve tabi yine orantısızlık :)

        Ayrıca Cruel City ile ilgi bazı dipnotlar :P


  • Ezik Yuna'yı Runaway'den beri böyle karizma görmemiştim. Ne yalan söyliyim hoş olmuştu. 
  • Biz diziyi izlerken eski dizilerine gönderme yapıp durduk :)))
  • Birde dizideki bıçaklı dövüş sahneleri bana Ajussi filmini hatırlattı. O filmi çok severim bakınız :))
Soldaki dövme dizide kullanılan
sağdaki ise teaser de kullanılan

Bu sahneyi sırf eğlencesine koydum
Smile you'dan
  • Ayrıca Jung Kyung Ho bildim bileli zayıftı, hala zayıf tamam kabul kas yapmış yapmasına emme biraz da kilo al be evladım daha ne kadar parşömen kağıdı gibi dolaşacan :P




İşte Bana Ajussi'yi anımsatan sahnelerden biri. Ayrıca bıçağınıda beğendim
(Benim kesici aletlere karşı tuhaf bir ilgim var ama onlarla
şaka yapılmasından bile korkarım)


20 Ağustos 2013 Salı

Tatil ve Müzik

Taaatiiiilllll tatile gidiyoruz tatile gidiyoruz, nereye mi her sene gittiğimiz yere.  Bir yıl boyu evde pinekleyip sonrada tatili hak etmiş gibi sevinmek biraz utanç verici olsada, denizi düşünmek bile hoşuma gidiyor. Herneyse tüm yıl boyunca dinledikçe aklıma tatili getiren şarkılar ile bu günlük burda kesiyorum.

İlk şarkı Usher Scream uuuu baby baby, uuuu baby baby tabi biz baby baby dedikçe Kuzi de devamını yeah fantastic baby diye tamamlıyordu. Bakalım bu sene hangi şarkılar ile coşcaz 300-500 300-500 JJJ




Bigbang Fantastic Baby (bum şaka laka böyleydi galiba uzun zamandır iki şarkıyıda dinlememişim)



12 Temmuz 2013 Cuma

Her Hafta Sinema


Ne zaman sinemaya gitmek istesek film bulamayan biz, art arda vizyona giren filmler yüzünden bu seferde hangisine gideceğimizi şaşırdık. Kötü olamadı hatta çok güzel oldu J Hani kardeşimle ne zaman filme gitmeye niyetlensek sinemada dişimize göre bir film bulamıyorduk. Hatta bu yüzden bu sene doğum günü filmine bile gidemedimL

Her neyse anladığınız üzere geçtiğimiz ay her hafta sinemadaydık. Bu günkü konumuzda bu, beklediğim tüm filmler tek tek vizyona girdi hepsine gittim ve topluca yazımı yazıyorum.

Star Trek Into Darkness

İlk gittiğimiz film Uzay Yolu serisinin son filmi Star Trek Into Darkness. Film beklediğim filmlerden biriydi vizyona girdiği hafta sonu Vena, Sis ve ben filme gittik. Oldukça eğlenceli bol aksiyonlu güzel bir filmdi. Sırf kadrosu için bile izlenir, ilk filmdeki kadro tamdı, artı olarak önceki yazılarımdan birinde bahsettiğim Kefaret filminde çikolatacı karakteri ile nefret edip, Sherlock Holmes olarak hayranlığımızı kazanan Benedict Cumberbatch 2.filmin kötü karakteri olarak karşımıza çıktı.

Bu film kesinlikle benim gözüme hitap ediyor :)
Star Trek zaten dizileri ve filmleri ile sevdiğim bir seriydi. Klingon dili öğrenecek kadar fanı olmasam da seviyorum Star Treki. Şimdi filmin konusundan bahsetmiycem, herhangi bir sinema sitesine bakarsanız konu orda var :P Ben sadece filmde takıldığım şeylerden biraz bahsetcem. Misal film boyunca Chris’in boynuna takıldım kaldım. Tamam kabul Chris’in önceden de uzun bir boynu yoktu ama bu kadar da değildi. Kilomu almış artık, kasmı yapmış, yoksa fim 3D diyemi bilemiyorum çocuğumun boynu kaybolmuş gibiydi. Eve gelip kontrol ettiğim de boynu yerinde ve oldukça da hoş duruyordu. Neyse gözleri yeterdi ama insan takılıyor. Birde Karl’ım yaşlanmışL

Sis filmden sonra şimdik 3. Film için 4 yıl daha mı bekliycez diye sordu. Sanırım bu soru filmi ne kadar beğendiğimizi gösterir. Gittim izledim mutluyum.

Dünya Savaşı Z

İkinci filmimiz Dünya Savaşı Z bu filmi o kadar uzun süredir bekliyorum ki anlatamam. Yine vizyona girer girmez bizde koştura koştura filme gittik.

Ne alaka Keanu demeyin
fena dağıttığımı söylemiştim
Keanu enbeğendiğim hallerinden
biri Kırılma Noktası filmindeki
hali
DİKKAT DAĞITIYORUM! Koştura koştura gitmek diyince aklıma birden Keanu Reeves geldi. Hayatım boyunca beni koşturan tek erkek kendileri. Ben ki otobüse yetişmek için bile koşamam daha doğrusu koşmam  ama konu Keanu olunca kopturu vermiştim. Matrix vizyona girmiş biz filme yetişmek için Pendik sokaklarında nasıl koşuyoruz anlatamam. Filmin başını kaçırmıştık Matrix’i ikinci kez izlediğimde Trinity’nin akrep tekmesini ilk kez görüyordumJ 
Bir keresinde de üniversiteye giderkene tv de Speed’in reklamları dönüyor. Ev arkadaşım erkek arkadaşını ekmişti. Yine biz film başlamadan eve gitmek için koşuyorduk. Yeri geldi Keanu’yide andık gençlik yıllarımın büyük aşklarından biridir Bill ve Ted’i hatırlayanınız var mı :P

Brad'in her halini seviyorum
özellikle bu resmine bayılıyorum
Tamam tamam konuya geri dönüyorum. Ne diyordum Dünya Savaşı Z. Aslında zombi filmlerini fazla sevmem ama bu film farklı çünkü izlemek için kocaman bir sebebimiz vardıJ tabi ki Brad Pitt (başka bir bümbüyük aşk)

Olmuş mu gerçekten
Ben hiçbir filmi çok büyük bir beklenti ile izlemem galiba bu yüzden izlediğim tüm filmleri beğeniyorum. Zaten bir zombi filminden ne kadar bir şey beklenir ki. Tamda düşündüğüm gibiydi. Filme gittiğimiz arkadaşlar ile tek ortak düşüncemiz ise, o kadın Brad’in yanına olmuş mu eyy castı oluşturan amcam. Tabiki de olmamış. Her neyse ben yine iyi vakit geçirdim, “I love you baby” diyerek noktayı koyuyorum.



Notun DibiJ Yeri geldi ve aklıma geldi bu filmi kıyaslayabileceğim yakın zamanda izlediğim Warm Bodies filmi var. Ama açıkçası Dünya Savaşı filmi daha çok felaket filmleri kategorisine giriyor. İki filmin tek ortak noktası zombiler. Warm Bodies (Türkçe adıyla Sıcak Kalpler) biraz daha sakin ve romantik bir filmdi. Ben biraz sıkılmıştım….




Man of Steel

Yine beklediğimiz başka bir film Superman serisinin son filmi Man of Steel. Bu Superman filmi diğerlerine göre biraz daha farklıydı. Genel de Clark Kent’ten Supermane dönüşümünü izlerken, bu sefer anca filmin sonunda gözlüklü Clark’ı gördük. Ayrıca filmde daha çok Supermanin  gezegeni  Kripton (oldukça farklı bir Kripton) ve biyolojik babası Jor-El ön plandaydı. Üstüne üstlük kriptonitten hiç bahsedilmedi.

Filmde farklı gelen başka bir şeyde Supermanin kıyafetiydi ama bu farklılığı sevdim. Birde Lois Lane var, bence Lois her zaman esmer olmalı. Tamam Amy Adams iyi bir oyuncu ama en azından saçını siyaha boyayabilirlerdi.

Dediğim gibi oldukça farklı bir Superman filmiydi. Ama güzeldi, bol aksiyonluydu, hoş filmde şehri kurtardılar mı yoksa yıktılar mı tam anlaşılmasa da olsun, Superman yine dünyayı kurtardı. Kadro da ise oldukça ağır toplar vardı, ama bizi ilgilendiren tek oyuncu Henry’di J

Ah be yavrum nerden nereye ben hala monte cristo kontunun
oğlu olduğun hallerini seviyorum



Maskeli Süvari

En son olarak Maskeli Süvari filmine gittik ayy çok eğlendim. Bir filmin fragmanını izleyip beğenip filme öyle gidiyorsanız, bilinki zaten film tüm hoş sahnelerini fragmanda izlemişsinizdir. Bu da öyleydi desem de, ben filmi beğendim. Filmi vizyona girer girmez izledik. Dublajlı olarak ve 3D olmadan izledim (3D iyi hoşta benim gözlerimi acıtıyor Allah’dan film 3D değildi) bol aksiyonlu ve bir o kadar da eğlenceliydi.

Filmi izlemek için iyi sebebi söylememe gerek yok tabiki de Armie Hammer demiycem:P hoş kendisini daha önce Mirror Mirror da beğenmiştim. Hatta Sosyal Ağ ve Gossip Girl’de oynamış ama ben oralardan hatırlamıyorum. Bu filmde de oldukça iyi iş çıkarmış doğruya doğru ama bizim filmi bekleme ve izleme sebebimiz elbetteki  Johnny’di.

Kendimi bildim bileli Johnny Depp’i severim desem abartmış olmam çünkü çocukken 21. Sokağı izlemiş biriyim. Hemen hemen bulduğum tüm filmlerini izledim. Bazıları o kadar gereksizdi ki neyse. O’nunla ilgili tek eleştirim bir insan ancak yüzünden bu kadar nefret edebilir. Ya da makyajı bu kadar sevebilir olurdu. Konu Johnny olunca sanırım ona her şey yakışıyorJ

Filme gelince başta da söylediğim gibi ben filmi beğendim, oldukça eğlenceliydi. Yanımızdakiler ilk bölümde sıkılmış olmalılar ki ikinci bölümde gelmediler. Çok şey kaçırdılar ikinci bölüm daha bir aksiyonlu ve eğlenceliydi. Şöyle desem filmin son sahnelerinde arkadaki  müzik William Tell overture idi. İsterse film heycanlı olmasın bir yerden sonra kopuveriyorsunuz. Film de beyaz ata ve Tonto’nun kuşuna bayıldım. Hele ki at ne güzel bir yaratıktır o öyle. Tonto’nun dediği gibi “bu at normal olmamak.”

Aslında bu yazıyı bu kadar geçe bırakmamın sebebi, birincisi yazı yazmayı fazla sevmemem, fark ettiyseniz bir yazı yazıp bir ay hiçbirşey yazmıyorum. Aslında birçok taslak hazırlıyorum ama ya sıkılıyorum ya da bayatladığı için siliyorum J
İkincisi ise Maskeli süvari filminin vizyona girmesini bekledim. Filmlerin hepsi güzeldi, izlemek isteyenlere tavsiye edilir, istemeyenlerse kendileri bilirJ


Bu arada bu taslağı silmeyi düşünüyordum çünkü Ramazandan önce yayınlamak istiyordum. Daha sonra Ramazan'dan sonra yayınlarım dedim. En sonunda yayınla gitsin dedim...Kusuruma bakmayın.

HERKESE HAYIRLI RAMAZANLAR J


1 Temmuz 2013 Pazartesi

SEN


Bu gün bu şarkıyı dinliyorum, kız kardeşim Almanca kursuna giderken faydası olur diye Cartel şarkıları dinlemeye başlamıştı. Bizim için biraz işkence gibi olmuştu, Carteli sevsem de Sis’in yorumu ve Almancası ile birazcık işkenceye dönüyordu durum. Allah’tan İsmail YK dinlemedi J



Her neyse Sis’in alıştırma şarkısı olur kendileri. Eeeee tabi işin içinde Ferman’ın sesi de girince sevdik bu şarkıyı. Ayy konser olsa da gitsek FERMAAAAANNNN diye biryerlerimizi yırtsak (sorry :P) 

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Benim Üçlemelerim Part 1


Film izlemeyi sevdiğim anlaşılmıştır heralde. Aslında bu yazı uzun zamandır aklımdaydı işte benim tembelliğim bir türlü yazıp yayınlayamadım. Her neyse konumuza geri dönersek bu gün size benim üçlemelerimden bahsetmek istiyorum. Öyle Yüzüklerin Efendisi, Yıldız Savaşları yada Geleceğe Dönüşten bahsetmeyeceğim hoş bu serilere bayılsam da bu günkü konumuz biraz daha farklı dediğim gibi benim üçlemelerim. Yani birini izleyince diğerini de izlemek isteği uyandıran filmler.

İşte o filmler Aşkın Kitabı (Becoming Jane), Aşk ve Gurur (Pride And Prejudice) ve Kefaret (Atonement). Filmlerin aslında belli özellikleri ortak.

Filmlerden ikisinin yönetmenleri aynı (Joe Wright) ikisinin bayan oyuncuları aynı (Keira Knightley) ikisinin erkek oyuncuları aynı (James McAvoy)

Şimdi gelelim Jane Austen konusuna, sanırım romantik olmayan kadın çok azdır. Romantik olup da Jane Austen okumayan kadında öyle. Durum böyle olunca benim gibi Jane Austen severler onun kitap uyarlamalarını ayıla bayıla izliyoruz, özellikle Aşk ve Gururu ama ilk bahsedeceğim film o olmayacak. Onun yerine yazarının ve eserin yazım aşamasının konu edildiği Becoming Jane filminden bahsederek başlıycam.

Aşkın Kitabı (Becoming Jane)


Film bahsettiğim gibi Jane Austen’in hayatından bir kesit, aynı zaman da Aşk ve Gurur kitabına ilham kaynağı olan aşk hikayesi konu ediliyor. Film de bir Austen kitabında olan herşey var. Dönem, kıyafetler, danslar vs…


Filmden aklımda kalanlar, çok üzülmüştüm hele finale, keşke keşke deyip durmuştum. Sanırım bu dünyada sadece aşk yetmiyor. Filmin sonunda aklımda kalan başka bir şey ise eğer bu olay farklı gelişseydi belkide biz asla Jane Austen ve onun kitapları ile karşılaşamayacaktık.


Filmde hoşuma giden bir diyalog
  • Filmden sonra Austen kitaplarının sonunun neden mutlu bittiğini de öğreniyoruz.
  • Ve Bay Darcy karakteri bana göre Tom Lefroy ve Bay Wisley birleşimi bir karakterdir.
  • Birdeeee James McAvoy yine beni hayran bırakmıştır.
  • Son olarak gerçek hayatta Aşk mı Para mı sorusunu daima Para kazanır.



Bir annenin kızına verdiği tavsiye

Bir babanın kızına verdiği tavsiye









Aslında ne kadar doğru sözler gelgör ki böyle zamanlar akıl ve kalbin çarpıştığı anlar. Burda tecrübe konuşuyor :P






Kefaret (Atonement)


Bahsedeceğim ikinci film Kefaret. Benim için özel bir film yine bir kitap uyarlaması. Bir Austen uyarlaması değil, Ian McEwan romanından uyarlanmış. Yayınlandığı dönemler de bir çok arkadaşımın sıkıcı bulduğu ve benim bu yüzden kendimi kötü hissettiğim bir film. Çünkü ben filmi çok sevmiştim (Bendemi bir sorun var diye düşünmüştümL)

Oscara,  Baftaya ve Altın Küreye  aday gösterilen ve benim deyimimle herkese hitap etmeyen çok güzel bir film.

Ama kabul ediyorum filmin ikinci yarısı diyalogsuz ve savaş görüntüleri ile dolu, bu nedenle filmin ikinci yarısı durağan geçiyor. Ve ben filmin sonuna kadar kavuşacaklar diye bekliyorum.


Keira Knightley'nin filme damgasını vuran zümrüt yeşili elbisesi 
Vee bu gün sanırım konusundan bahsedip çok fena spoiler vereceğim film bu…….Şimdi konuya gelirsek bir zengin kızımız var Cecilia, birde onun kız kardeşi Briony hayal gücü oldukça geniş 13 yaşında bir yazar. Tabi esas oğlumuzu unutmayalım Robbie evin kahyasının oğlu işte besleme. Cecilia ve Robbie birbirlerini küçüklükten beri sevip birbirlerine açılamamışlar onun yerine aralarına hep mesafe koymuşlar. Bu arada Briony de Robbie’ye aşık.

Derkene Briony bir gün ablasının Robbie ile tartışıp ardından onun önünde soyunup havuza girdiğine şahit oluyor buda yetmezmiş gibi, Robbie’nin ablasına yazdığı müstehcen mektubu okuyor. Hepsinden daha beteri ablası ve Robbie’yi uygunsuz bir şekilde basıyor. Ehh bu kızın şansındanmıdır artık bilemiycem nerde görmemesi gereken olay varsa bizim kız görüyor.

Tabi bu kadar olay sonrasında, birde sevdiği çocuk olunca hayalkırıklığını siz düşünün. Robbie artık Briony’nin gözünde Coşkun’dan farksız. Tamam bu kadar olay yeter desek bile kızımız yine en olmadık bir olaya daha şahit olup, ablası ve Robbie’nin hayatını sonsuza kadar karartıyor. Bir tecavüz olayına şahit olup görmediği halde sanığın Robbie olduğunu söylüyor. Şimdi kızın yerinde kim olsa böyle düşünürdü. Neyse bu olaydan sonra çocuğumuz hapse giriyor derken 2. Dünya savaşı patlak veriyor ve Robbie’ ye ya hapis ya savaş deniyor.

Bu arada Cecilia ailesi ile tüm bağlarını koparıp aşkının arkasında duruyor. Garibim Robbie ise bu aşka nasıl karşılık vereceğini bilemiyor. Bir kere çok feci bir suçtan hüküm giymiş parası yok, bir anacığından başka kimsesi yok. Üstüne üstlük savaşa gidecek Cecilia’ya ne vaad edebilirki kendi deyimiyle aralarında geçen birkaç dakikalık olaya aşk diyebilir mi. Umutsuz ve çaresiz. Ama yine de iki aşık savaştan sonra kavuşmak ümidiyle ayrılıyor.

Bundan sonrası savaşın acımasızlığı, hayaller, rüyalar, mektuplar ve vicdan azabı ile devam ediyor. İki aşık kavuşuyor mu?...............

Robbie'nin düşünceleri
İşte tüm filmi özetleyen replik




Hele burdaki sahne insan bu kadar gerçekçi olur. Nasıl acımıştım çoçuğuma eli ayağı nasıl titriyor.



"Filmden Kalanlar"
Bu sahneyi birazdan yazacağım diğer filmdeki bir sahneye
benzettim
  • İlk kez sinema da izledik, bir doğum günü filmiydi.
  • Filmi izlerken gözlerim doldu L( ben filmler yüzünden kolay kolay ağlayan biri değilim daha çok en olmadık filmlere ağlayan bir tipim)
  • Yönetmenin çekim tekniği hoşuma gitmişti (bahsedeceğim diğer filmde benzer bir sahne var)

  • “Come back, come back to me” tüm filmi özetleyen unutulmaz replik.
  • Bir çığlık karanlık salonun sessizliğini bıçak gibi yırtar. “Haah herkes ölsün bir sen yaşa”  Sevgili Kuzim yapmıştır yine yapacağını J
  • Ah James Ah o nasıl ağlamaktır, nasıl bir çaresizliktir.


Aşk ve Gurur (Pride And Prejudice)

Aslında filmle ilgili gif hazırlayacaktım fekat programda
bir sorun oldu. böyle olunca filmden
 sevdiğim kareleri koydum 
Bahsedeceğim son film bir Austen klasiği. Çok ayrıntıya girmiycem kitabını defalarca okuduğum uyarlamalarını izlemeye bayıldığım bir yapıt. İki zırlak filmden sonra en azından sonu mutlu biten bir film izlemek için sona bırakıyoruz.


"Filmden kalanlar"

Baba Bennet
  • Yok böyle bir adam Bay Darcy. İroniye bakın ki dünyanın en mükemmel erkeğini bir kız kurusu yarattı. (Kendi sonumu hiç iyi görmüyorumL)
  • Filmde de kitapta da Bay Bennet karakterine hayran kalmıştım.
  • Diğer filmde bahsettiğim çekim tekniği ve iki filmde bana bir birini anımsatan sahneler.
  • Sanırım bu kadar yeter Jane Austen ve uyarlamaları hakkında buraya göz atabilirsiniz. Eminim benden daha çok yardımcı olacaktır. Darısı bizim başımıza diyorum ve Bay bay J……..

İşte kefaret ile benzettiğim sahne
İlk karşılaşma

Not: Aslında hazır konu açılmışken uzun uzun James McAvoy’den bahsetmek istiyordum ama şimdilik kısaca değinip konuyu kapatmak istiyorum. James bizim için film izleme sebeplerinden biridir, ilk tanışmamız Bollywood Queen filmi ile olmuştur. O zamandan beri kendisini keyifle takip ediyoruz.

Yakışıklımı, görür görmez farkedilecek bir tip değil daha çok izledikçe hayran olunacak bir tip. Yani ikinci kez baktığınızda fark ediyorsunuz ki harika gözleri, çapkın bir gülüşü, annem kıyamam dedirten bir ağlayışı var. Evli, mutlu, çocuklu seviyoruz James’i JJ