20 Eylül 2012 Perşembe

Bir Sırrım Var


Geçenler de (2-3 hafta kadar önce) sis ve ben DVD gecesi yaptık arka arkaya üç film izledik ilk izlediğimiz film uzun zamandır ertelediğim Killers dı, bol aksiyonlu bir romantik komedi diyebiliriz, çerezlik bir filmdi.

İkinci film ise yine bir aksiyon filmi olan The Cold Light Of Day türkçe ismiyle Gizli Hedef. Bu filmide Henry Cavill hatrına izledik, kendilerini severiz Madrid sokaklarında geçen bol kovalamacalı bir filmdi, izlenebilir hatta beğenilebilir.


Asıl anlatmak istediğim konuya geliyorum, o gece izlediğimiz son film olan The Tall Man Türkçe adıyla Sır belki de gecenin en iyi filmiydi. Sise izleyeceğimiz filmlerden bahsederken bu gece sırrı izleyeceğiz dediğimde aldığım tepki  şöyle oldu;
-Ben o filmi izledim  
-Nasıl yani
Şöyle yani sis ile daha önce sır isminde iki farklı film izlemiştik ( orijinal isimleri Secret olan)
İzlediğimiz diğer sırlar, ikiside uzak doğu filmi ve ikisinide çok beğenmiştim. Bir ara onlar hakkında da yazmayı isterim.


     Herneyse sanırım kız kardeşim  bir sırrı daha kaldıracak durumda değildi. Gecenin ilerleyen saatlerinden mi yoksa filmden mi bilemiycem filmin yarısında uyuya kaldı.
     Ama ben filmi bitirdim ve gerçekten de son zamanlarda izlediğim  Amerikan yapımları arasında ( filmin sonunda kanal+ yazsını ve yönetmenin bir Fransız olduğunu görünce hala Amerikan filmi dememem gerekir ama neyse) benim için en iyi filmlerden biri oldu, en azında şaşırttı.
     Gelelim konusuna; Film eski bir maden kasabası olan Cold Rock’daki çocukların gizemli, uzun boylu bir adam tarafından kaçırılması üzerine kurulmuş. En azından kasabalılar buna inanıyor. Film eski bir maden girişinde polislerin elleri boş bir şekilde davayı kaptıyoruz demeleriyle başlıyor


     Sonraki sahnede ise Hemşire Julia Dunning rolü ile Jessica Biel’i suratı çok feci dağılmış bir şekilde görüyoruz. FBI ajanı olduğunu tahmin ettiğim takım elbiseli adam “hiçbirini bulamadık”  diyor “Ne onu ne de diğerlerini” ve film 36 saat önce ye dönüyor.


     İlerleyen sahnelerde Julia’nın  oğlu Jakob’da  bu uzun boylu adam tarafından kaçırılıyor. Bundan sonra film gizemli bir çocuk kaçırma, bir annenin çocuğunu bulma çabaları gibi gözükse de olay öyle değil sanırım filmi beğenmemdeki en büyük faktörde bu. Filmin yarısından sonra hiçbirşeyin göründüğü gibi olmadığı ortaya çıkıyor ve konu tamamen değişiyor. Genel olarak karanlık bir film olsada ve beni çok germesede  (gerilim fimi yaa) konunu işlenişi ve kurgu çok hoşuma gitti.

     Eğer daha önce Angelina Jolie’nin oynadığı Sahtekar  (Changeling) filmini izlediyseniz ve beğendiyseniz bunu da seveceksiniz, yani öyle tahmin ediyorum. Filmi izlerken aklıma gelen yapımlardan biriydi tam olarak konular benzemesede anımsatıyor. Asıl benzettiğim fim ise Gone Baby Gone (Kızımı Kurtarın) oldu. Evet kesinlikle fimi izlerken, özellikle film bittikten sonra “ben buna benzer bir film izlemiştim” hissine kapılıp yarım 
saat düşündükten sonra aklıma gelen film.


        Sözün özü ben filmi çok beğendim ama zevkler ve renkler tartışılmaz desturundan yola çıkarak kimseye önermiyorum. İsteyen izlesin canım, ben yalnızca fikir beyan ettim. Umuyorum ki çok fazla spoiler vermemişimdir, İzlemek isteyenlere iyi seyirler . Sonuçta izlenecek 7 film ismi verdim hani olurda boş zamanınız olursa ve film ararsanız. Herkeslere iyi eğlenceler.

Hiç yorum yok: